N’est-ce pas triste que nos yeux se ferment?
On voudrait avoir les yeux toujours ouverts,
pour avoir vu, avant le terme,
tout ce que l’on perd.
– Rilke
…
Dinleyelim:
Moriarty – Cottonflower
biraz rüya. biraz fikir. biraz dua.
N’est-ce pas triste que nos yeux se ferment?
On voudrait avoir les yeux toujours ouverts,
pour avoir vu, avant le terme,
tout ce que l’on perd.
– Rilke
…
Dinleyelim:
Moriarty – Cottonflower
Peygamber (s.a.v.) Hira’dan ve Miraç’tan sonra, yani Hakikati apaçık ve perdesiz gördükten sonra, tekrar insanlar içine karışıp onlara işin A’sından başlayarak! doğruyu anlatmakla görevlendirildi ya, bu inanılmaz muazzam bir şey. Muazzam bir sorumluluk, müthiş bir sabır.
Diğer tarafta da biz varız işte, ufak bir bilgiyi veya ilmi elde ettikten sonra o bilgiyi başka insanlara aktarmakta zorlanan bizler (çünkü bkz: o bilgiye zaten ulaştım neden tekrar edeyim ki, hoff can sıkıcı, kendi öğrensin bana ne vs. vs.).
Think about it.
Kelimelerin büyülü akışına kapılıp gidelim, nereye ne kadar gitmek gerekiyorsa. Bir halı dokusun yüreği güçlü bir anne, uçalım. Belki bir gün kanatlanırız da halımızı sırtımızda taşırız.
Üzgünken pencereyi açarım, göğü izlerim. Rüzgarın canlılığı, günbatımının pastel renkleri, güneşin haşmetli ve mütevazi kayboluşu, ağaçlardan gözyüzüne yükselen dualar – hepsi bir bütünün farklı yansımaları. Bir kuşun simsiyah boncuk gözü, korkudan titreyen kalbi. O an kuş kalptir, bir bütün olarak. Zikreden bir adam gördüm, o da bütün bedeniyle kalpti. Kalbin ritmik atışı vücudunun her alanını sarmıştı. Bir adam gördüm, kuş gibiydi. Masum, özgür, zararsız, kul, kuvvetli ve güzel. Er- Rahim. El- Latif.
Kelimelerin büyüsü diyordum,
bizi korusun.
âmin.
…
Dinleyelim: Feriduddin Attar – Mantıku’t Tayr
„Daha ne söyleyeceğim? Dalda bir gül vardı, onu da kopardım. Söz bitti.“
Gel. Git. Yaz. Oku. Yaşa. Öl. Buluş. Ayrıl. Terk et. Kal. Sus. Konuş. Vazgeç. Bırak. Gel. Git. Yazma..
Ne çok ses var..
İçimdeki bütün seslerden en sevdiğim ses „hadi, kalk namazını kıl, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin sana hayrı yok, namazın var“ sesi..
…
Dinleyelim: Hindi Zahra – Stand up
Küçük Prens’ten. „evcilleştirmek“ üzerine.
– Akşam başka, sabah başkasın. Neden?!
– Çünkü arada gece var..
Hatırladım: Geçen seneydi. Kendimi bazen çirkin hissettiğimi söylemiştim. „Bu kanıya nasıl vardın? Aynaya bakarak mı? Aynalara güvenme Nazlı, aynalar yalan söyler“ dedi halam da, kararlılıkla.
Artık öyle hissetmemeye çalışıyorum, çünkü halam doğru sözlü bir insan.
Şu aralar bana huzur veren şeyler arasında
Para. Hmmm evet.. Biraz paramız da olsa fena olmaz hani. Olur inşallah.
Peki ya size? Size neler huzur veriyor? Yoo, pardon, şöyle olmalı: siz huzuru nerede buluyorsunuz?
17/9/2012
(…)
Hiçbir şeye karşı böyle bir istidat geliştir(e)miyorum. Gadamer’in yağlı bir İsviçre peyniri, hermeneutiğin ise Marsilyalı cevval bir dilber olmadığını öğrendiğimden beri bir şeyin „hakikat“ ya da „muhayyel“ oluşuyla değil, sadece bende bıraktığı hisle ilgileniyorum. Güzellik arıyorum vesselam:-)
Son olarak; çok şey bilmek mi? Ah be Nazlı, biz daha kendimizi bile bilemezken, çok şey bilmek de ne! Hem „çok“ ne, „şey“ ne? „Al burdan yak da başlayalım,“ derdim, ama yakmayalım. Yanmaya devam edelim…
Sağlıcakla kal.
Y.
http://qirixnumune.blogspot.de/