„Daz hoehste und daz naehste, daz der mensche gelâzen mac, daz ist, daz er got durch got lâze.“
Meister Eckhardt
Monat: Oktober 2012
lösen
ben küçükken annem saçımı tarar ve ardından örerdi. her sabah. çok sıkı ve muntazam. ve bazı geceler örgüyü çözmeden uyurdum, hatta bunu çoğu zaman yapardım. birşeyin çözülmesi gerektiğini hiç düşünmediyseniz eğer, çözümden yahut çözmekten bahsetmek nasıl da abes.. çözüm, ihtiyaçla gelişen birşey. var olan birşeyi „sorun“ diye adlandırmakla.
ölüm bizim için sorun ise, evet çözümünü ararız.
ama ölümün varlığına sarılarak başımızı yastığa koyabiliyorsak o halde çözülecek birşey yok demektir..
avoir marre de
Bir süreliğine Voltaire ve Candide ile uzaktan ve yakından ilgili hiç bir şey duymasam, okumasam ve öğrenmesem çok iyi olacak. Biz buna halk dilinde „bıkkınlık“ diyor olabilir miyiz acaba?
günün hikayesi
Bugün. Amcamlardayım. Zil çalar. Bizim Mustafa’nın (4,5 yaşında – o buçuğun zikredilmesinde ısrar ediyor kendisi) samimi arkadaşı ve komşularının oğlu Adnan’dır (6 yaşında) gelen. Kapının önünde bekler. Mustafa heyecan içinde evin içinde koşmaya ve bağırmaya başlar: „Adnağğnnn adnağn bekleeğ, sana kuzenimi göstericeemm!“
Adnan karşısında bahis olunan kuzeni – yani bendenizi- görünce çok şaşırır. Ne yapacağını bilemez hale gelmiştir. Şüphe yok: yaşı tek haneli bir rakamla ifade edilebilen haylaz bir çocuk ile karşılaşacağını hayal etmiştir, onun yerine karşısında en büyük ablasından daha yaşlı bir insanı bulmuştur. Mustafa ise saflığının doruğunda gezinmektedir. Yüzünde, çok sevdiği iki insanı tanıştırmanın mutluluğu vardır sadece.
Bayram ve çocuk – güzel bir kombinasyon bea..
ıyd
sevgili okur,
bayramın kutlu olsun.
(bu kadar)
Time is liquid.
Listen:
The waitress brought me another drink. She wanted to light my hurricane lamp again. I wouldn’t let her. „Can you see anything in the dark, with your sunglasses on?“ she asked me.
„The big show is inside my head,“ I said.
Kurt Vonnegut
wüstensterne
boşluktan bahsetmek istiyorum
uçsuzbucaksızlıktan
çölden ve işitilmeyen seslenişten
hiçliğin ve herşeyin talibi
şartsız ve sonsuzca özgür
zamanı devredışı bırakacak kadar mekansız
şimdi sus ve kendine dön:
doldurulmaya gelmeyen iç kuyuların var.
kim kazıdı bu kuyuyu içime?
kimin eseri bu damlaların yoldaşlığı?
bak görüyormusun:
sular salındı iç çölüme.
kalbimin ateşiyle buharlaşan
dünyanın soğuk zeminiyle tekrar katılaşan
ve bu kısır döngünün orta yerinde
ne çölsüz ne de çöl ile yapabilabilen bir benle boğuşan.
peki ya ben kim?
ne kuyu, ne çöl, ne de su.
çölün ortasında
kuyunun dibinde
suyun içinde
yıldızları seyreden toy bir çocuk.
………….
………….
Der Himmel, groß, voll herrlicher Verhaltung,
ein Vorrat Raum, ein Übermaß von Welt.
Und wir, zu ferne für die Angestaltung,
zu nahe für die Abkehr hingestellt.
Da fällt ein Stern! Und unser Wunsch an ihn,
bestürzten Aufblicks, dringend angeschlossen:
Was ist begonnen, und was ist verflossen?
Was ist verschuldet? Und was ist verziehn?
Rilke
Loslassen können?
Das ganze Leben scheint in seiner Essenz eine strikte Aneinanderreihung von Existenz-Fragen zu sein.
Guckst du:
1. Wo ist mein Schnuller?
2. Wo ist Mama?
3. Was mache ich mit der Welt?
4. Was wird aus mir?
5. Was mache ich aus mir?
6. Was mache ich mit mir?
7. Was macht die Welt mit mir?
8. Was mache ich mit meinem Dasein?
10. Was ist das für eine Welt?!
César’ın ölümsüzlüğü
Agape
Kimse gelmedi bugün bana sorular sormaya;
kimse bir şey istemedi benden bu ikindi.
Bir tek mezarlık çiçeği görmedim
bütün o neşeli fener alayında.
Affet beni, tanrım: ne kadar az öldüm!
Cesar Vallejo
Sch-all-mauer
Also wirklich Felix! Diese Sache mit der Geworfenheit hättest du echt nicht so wörtlich nehmen müssen! Aber na ja, nun ist die Katze aus dem Sack. Bleibt nur noch zu hoffen, dass das nicht der Anfang vom sinnlosen All-Verfallen der Menschheit wird.