lösen

ben küçükken annem saçımı tarar ve ardından örerdi. her sabah. çok sıkı ve muntazam. ve bazı geceler örgüyü çözmeden uyurdum, hatta bunu çoğu zaman yapardım. birşeyin çözülmesi gerektiğini hiç düşünmediyseniz eğer, çözümden yahut çözmekten bahsetmek nasıl da abes.. çözüm, ihtiyaçla gelişen birşey. var olan birşeyi „sorun“ diye adlandırmakla.

ölüm bizim için sorun ise, evet çözümünü ararız.
ama ölümün varlığına sarılarak başımızı yastığa koyabiliyorsak o halde çözülecek birşey yok demektir..

günün hikayesi

Bugün. Amcamlardayım. Zil çalar. Bizim Mustafa’nın (4,5 yaşında – o buçuğun zikredilmesinde ısrar ediyor kendisi) samimi arkadaşı ve komşularının oğlu Adnan’dır (6 yaşında) gelen. Kapının önünde bekler. Mustafa heyecan içinde evin içinde koşmaya ve bağırmaya başlar: „Adnağğnnn adnağn bekleeğ, sana kuzenimi göstericeemm!“

Adnan karşısında bahis olunan kuzeni – yani bendenizi- görünce çok şaşırır. Ne yapacağını bilemez hale gelmiştir. Şüphe yok: yaşı tek haneli bir rakamla ifade edilebilen haylaz bir çocuk ile karşılaşacağını hayal etmiştir, onun yerine karşısında en büyük ablasından daha yaşlı bir insanı bulmuştur. Mustafa ise saflığının doruğunda gezinmektedir. Yüzünde, çok sevdiği iki insanı tanıştırmanın mutluluğu vardır sadece.

Bayram ve çocuk – güzel bir kombinasyon bea..

wüstensterne

boşluktan bahsetmek istiyorum
uçsuzbucaksızlıktan
çölden ve işitilmeyen seslenişten
hiçliğin ve herşeyin talibi
şartsız ve sonsuzca özgür
zamanı devredışı bırakacak kadar mekansız

şimdi sus ve kendine dön:
doldurulmaya gelmeyen iç kuyuların var.
kim kazıdı bu kuyuyu içime?
kimin eseri bu damlaların yoldaşlığı?

bak görüyormusun:
sular salındı iç çölüme.
kalbimin ateşiyle buharlaşan
dünyanın soğuk zeminiyle tekrar katılaşan
ve bu kısır döngünün orta yerinde
ne çölsüz ne de çöl ile yapabilabilen bir benle boğuşan.

peki ya ben kim?
ne kuyu, ne çöl, ne de su.
çölün ortasında
kuyunun dibinde
suyun içinde
yıldızları seyreden toy bir çocuk.
………….

………….
Der Himmel, groß, voll herrlicher Verhaltung,
ein Vorrat Raum, ein Übermaß von Welt.
Und wir, zu ferne für die Angestaltung,
zu nahe für die Abkehr hingestellt.

Da fällt ein Stern! Und unser Wunsch an ihn,
bestürzten Aufblicks, dringend angeschlossen:
Was ist begonnen, und was ist verflossen?
Was ist verschuldet? Und was ist verziehn?

Rilke

Loslassen können?

Das ganze Leben scheint in seiner Essenz eine strikte Aneinanderreihung von Existenz-Fragen zu sein.
Guckst du:

1. Wo ist mein Schnuller?
2. Wo ist Mama?
3. Was mache ich mit der Welt?
4. Was wird aus mir?
5. Was mache ich aus mir?
6. Was mache ich mit mir?
7. Was macht die Welt mit mir?
8. Was mache ich mit meinem Dasein?
10. Was ist das für eine Welt?!